*
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Gönderen Konu: Uğurlu: Çalışma Hayatım Boyunca Pozitif Ayrımcılıkla Karşılaştım  (Okunma sayısı 6674 defa)

Çevrimdışı melleseferi

  • öMeR
  • Administrator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 20661
  • SiTe YöNeTiCiSi
    • MeLLeSeFeRi.com


Kas Hastası Okan Uğurlu, AVEA’da Home Agent  olarak çalışıyor. Elde ettiğim başarılarımı ve aldığım diplomalarımı aileme borçluyum. Aldığım diplomalarda benden önce ailemin isimleri yazılmalıydı diyen Uğurlu, engellilerin sosyal ve iş hayatında başarılı olmalarında her zaman ve öncelikli olarak aile desteğinin önemli olduğunun altını çiziyor bize.
Uğurlu, önceleri hep sosyal bilimlere ilgi duysa da tam bir sinema aşığıymış. İstanbul’da bir üniversitenin sinema bölümünü kazanmış olmasına rağmen mimari problemler yüzünden gidememiş. Mimari engeller Uğurlu’nun eğitimini kesintiye uğratsa da şimdilerde Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi’nde İşletme Bölümü'nde okuyor. Kendine özgü yaşamı ve iş hayatı ile bir çok başarıya imza atan, çalıştığı firmaya müşteri temsilcisi olarak artı değer katan Uğurlu, iş dünyasında engellilerin hak ettiği yeri almasında önce işverenlere, sonra engellilere sorumluluk düştüğünü belirtiyor.
Okan Uğurlu’nun röportajını okurken herkese; 'Engelliler olarak üretime katılmak için suçlamak ya da beklemek yerine ilk adımı kendimiz atmalıyız ve bizden sonraki engellilerin daha şanslı olmaları için de sorumluluk içinde olmamız gerek' dedirten başarı hikayesi ile sizleri baş başa bırakıyoruz.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
1986 doğumluyum ve doğma büyüme İstanbulluyum. Doğuştan Spinal Muscular Atrophy’liyim ve vücudumun büyük bir kısmını kullanmakta zorlanıyorum. İlk ve ortaöğretim serüvenim Beyoğlu’nda geçti. Lisansımı da Anadolu Üniversitesi’nde işletme bölümünde sürdürüyorum. Bunun yanında iş konusunda çeşitli deneyimlerim oldu. Bunlar; DJ’lik, editörlük, halkla ilişkiler, multimedya hizmetleri vb. gibi. Şuanda ise Avea’da müşteri temsilciliği yapmaktayım. Ayrıca ülkemizde pek farkındalığı olmayan ve dünyada tedavisi olmayan hastalıklar sınıfında yer alan Spinal Muscular Atrophy kas hastalığıyla savaşmakta olan hasta ve hasta yakınları tarafından  kurulmuş SMA Grubu Derneği Yönetim Kurulu üyesiyim.
Bize okul yıllarınızdan bahsedebilir misiniz?
Ülkemizdeki her engelli gibi benim de okul yıllarım mücadeleyle geçti. En büyük destekçim annem ve babamdı. Diplomalarımın üzerinde benden önce onların isimleri yazılmalıydı. İlk ve orta okulda şimdiye nazaran vücuduma daha hakimdim ama yine de merdiven inip çıkamadığımdan babam ve annem sırtlarında ya da kucaklarında bir şekilde sınıfıma ulaştırıyorlardı. İlkokulda şanslıydım. Çünkü öğretmenim hep yanımda oldu. Çok anlayışlı bir öğretmenim olduğundan derslere ulaşmak konusunda sıkıntı çekmedim. Buradan teşekkürü borç bilirim sevgili öğretmenim Yüksel Tuna’ya. Fakat ortaokul ve lisede her dersin ayrı bir öğretmeni olduğundan ve farkındalık günümüze göre daha az olduğundan, pek rahat olmadı benim için.
Çocukken olmak istediğiniz veya hayalini kurduğunuz bir meslek var mıydı? Şuanda hayalini kurduğunuz mesleği mi yapıyorsunuz?
Çocukken ya da branş seçme dönemimde sosyal bilimlere ilgi duymuştum. Hala da aynı sevgim ve ilgim devam ediyor. En büyük sevdam sinemadır. ÖSS dönemimde de İstanbul’da bir üniversitenin sinema bölümünü kazanmıştım ama ulaşım probleminden dolayı gidemedim ve mecburen açık öğretim fakültesine giriş yaptım. Öğrenmenin yaşı olmadığını düşünen biriyim. Her insan 7 ya da 70 yaşından bir şeyler öğrenebilir. Şu an yapmakta olduğum işlerimden, multimedya ve telekomünikasyona ilgi duyduğum için çok memnunum. Açıkça söylemek gerekirse konuşmayı sevmeyen iletişim kuramayan bir insanım ama bir operatör şirketinde çalışmaya başladıktan sonra profesyonelce üstlerimden ayrıntılarını öğrendim ve severek çalışmaktayım. Mesai saatleri dışında hala konuşmayı sevmiyorum lakin görev olarak insanlara yardımcı olmak ve çözümler üretmek çok güzel. Hayalini kurduğum biri işi yapmıyor olsam da şuan ki işimi çok seviyorum.
Engeliniz şuan ki işinizi yapmanıza bir engel oluşturuyor mu?
İşimin öncelikleri etkin dinleme, adaptasyon ve konuşma olduğu için kas hastalığım şu anda bir engel oluşturmuyor. Tabii ki bu tamamen home office çalıştığımdan kaynaklanıyor. Eğer ki home agent olmasam ve çalışılacak ortama (işyerine) gitme zorunluluğum olsa engellimin işimi yapmama olumsuz etkisi %100 olurdu. Bunun yanı sıra evde çalışmak avantaj ve kolaylık gibi görünse de engelimin etkisiyle home office çalışmanın bir takım eksi yanları olabiliyor. Benim ya da diğer benzer çalışma arkadaşlarımın şikayeti, ev ortamından dolayı konsantrasyonumuzun kolay dağılabilmesi.
AVEA’nın çağrı merkezine bağlı Home Agent olarak evinizden çalışıyorsunuz. Bu projeye ne zaman, nasıl katıldınız? Bize görev ve çalışmalarınızdan kısaca bahsedebilir misiniz?
Ulaştırma Bakanlığı’nın, ‘İletişimde Ben de Varım Projesi’ kapsamında Avea ve diğer operatör şirketlerinin engellilerin istihdamı için oluşturduğu proje ile bu işe başladım. Yaklaşık bir senedir devam ediyorum. Ben dış arama yapmakta olan bir müşteri temsilcisiyim ve Avea’nın müşterilerini arayarak hizmet veriyorum.
Çalışma koşullarınız nasıl? Evde bir iş günü nasıl başlıyor ve nasıl bitiyor?
Çalışma koşullarım, üstlerimin anlayışlı tutumu sayesinde çok rahat. Müşterileri ben aradığım için çok erken saatlerde çalışmaya başlayamıyorum. Tabii uyandığımda ki hepimizde olduğu gibi biraz kalın ses tonuyla (bad sesimle) çalışmak istemediğimden sesimi yumuşattıktan sonra aramalarıma başlıyorum. Çalışma süresince istenmeyen durumlar olabiliyor. Müşteri beğenmediği bir durumda o anda muhatabı siz olduğundan şikayetlerini size yöneltiyor ve sükunetinizi bozmadan problemi çözmeye çalışıyorsunuz. Otokontrolünüz varsa eğer görüşme sırasındaki sürece katkısı önemli oluyor.
Evden Home Agent olarak çalışmanın sağladığı avantaj ve dezavantajları neler? Kısaca anlatabilir misiniz?
Home agent olarak çalışmanın avantajı evinizde olmanız. Kendi dekorasyonunuz kendi rahatınız. Ne nerede biliyorsunuz. Kısacası iş yeri mekanı sizin parçanız. Bir nevi işçi de sizsiniz, patronda. Ama evde olmanın en büyük handikabı ev ortamıyla da iç içe olmanız. Ne kadar kendi eviniz ve odanız da olsa evin dışına hükmedemiyorsunuz. Dışarıdan geçen bir satıcı ya da apartmandaki bir tamirat işi hem o anki görüşmenizi hem de konsantrasyonunuzu olumsuz etkiliyor. Bununla birlikte eğer bu durumdan müşteri de etkilendiği ve size memnuniyetsizliğini bildirdiği taktirde elinizde olmayan sebepten dolayı oluşan olumsuzluktan moraliniz bozuluyor ve gün içinde motivasyonunuzun düşmesine neden olabiliyor.
Sıkıldığınızda ya da motivasyonunuzu kaybettiğinizde neler yapıyorsunuz?
Her aramada yeni bir kişi ile görüşmenizi yeni bir macera olarak algılarsanız açıkçası pek sıkılmıyorsunuz. Her yeni arama size yeni bir şey katıyor ve kendinizi geliştiriyorsunuz. Yalnız istenmeyen bir aksaklıkta ya da müşterinin tabiri caizse “size patlamasında” moralmen çökebiliyorsunuz. Ne kadar profesyonel olsanız da konuştuğunuz insanın size bağırması sizi etkiliyor. Başka bir müşteriye geçmeden önce farklı bir şeyle meşgul olarak zihnimi boşaltıyorum. Kitabımdan kısa bir pasaj okumak ya da bir şarkıyı dinlemek iyi geliyor bana.
Çalışma hayatınızda hiç mobing, ayrımcılık ve önyargılarla karşılaştınız mı? Eğer karşılaştıysanız kısaca özetleyerek bu süreçlerle nasıl başa çıktınız?
Çalışma hayatım boyunca hep yalnız çalıştım ve üstlerimle elektronik olarak iletişime geçtim. Gene de çalıştığım kişiler, engelliye karşı bilinçli ve anlayışlı olduklarından pozitif ayrımcılıkla karşılaştım.
Çalışma hayatınızda prensip ve olmazsa olmaz dediğiniz kurallarınız var mı? Bize anlatabilir misiniz?
Çalışırken en önem verdiğim konu görev bilinci. İşteki konumunuz ve göreviniz ne ise eksiksiz bir şekilde yerine getirmeli ve üstünüzden ya da çalışma arkadaşınızdan aksi durumla ilgili şikayet almamalısınız. Aynı şekilde ben de diğer bir iş arkadaşıma eksiklik sebebi ile yönelmemeliyim. Yapılması gereken yapması gereken kişice yapıldığı taktirde huzurlu ve verimli bir iş süreci olacağına inanmaktayım.

yasadikca.com Röportaj: Mehmet Kızıltaş