*
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Gönderen Konu: UMUT GÜNÜ  (Okunma sayısı 1438 defa)

Çevrimdışı melleseferi

  • öMeR
  • Administrator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 20677
  • SiTe YöNeTiCiSi
    • MeLLeSeFeRi.com
UMUT GÜNÜ
« : Mart 20, 2012, 01:56:06 ÖÖ »
UMUT GÜNÜ

Vücudundaki tüm kemikleri etkileyen hastalığı, gördüğü tüm tedavilere rağmen ilerlemişti… Yürüyemiyordu, yemeğini yiyemiyordu, yatağında dahi dönemiyordu. Kısaca, tüm temel ihtiyaçlarını kendi karşılayamıyordu, annesinin bakımına muhtaçtı… Tekerlekli sandalyesinde, herşeye rağmen devam eden hayat serüveninde yerini almıştı…

Buna rağmen hayata hiç küsmemişti, umutlarını hiç yitirmemişti… İnancı onu ayakta tutuyor ve “- Benim ALLAH’ım var, o beni benden daha iyi biliyor. Hem sıkıntılarım O’na ayan-beyan, beni görüyor… Şifayıda O’ndan başka kim verebilir ki?” diye düşünerek ve söylenerek iç dünyasında huzur ve rahatlık hissediyordu… Bir gün iyileşeceğinin umuduyla da, tıbbi alanda, hastalığıyla ilgili gelişmeleri hep takip ediyordu…

Ve bir gün izlediği bir televizyon programında, yürüyemeyenler için geliştirilen ve ameliyat ile vücuda yerleştirilen yapay eklemlerden ve bu vesileyle yürümeye başlamış kişilerle yapılan ropörtajları, ameliyat öncesi ve sonrasını gösteren görüntüleri gördü… ve birden gözlerinde umut ışıltıları yanmaya, kendisi içinde acaba olur mu? diye, aklından geçirmeye başladı…

Artık, öğrendiği bu haberden çevresindekilere de bahsediliyor ve çok yakın arkadaşlarına bu konuda araştırma yapmalarını salık veriyordu… Kafaya koymuştu, bunu mutlaka öğrenmeliydi…
Muhtaçlıktan kurtulmayı ve eskiden olduğu gibi yürümeyi çok istiyordu…



Dostları, onun bu hayalinin gerçekleşmesi için seferber olmuşlardı sanki… Aylar süren bir araştırmadan sonra, alanında başarılı, ünlü bir ortopedist doktor bulmuşlar ve randevuyuda almışlardı…

Ve müjdeli haber… - Doktoru bulduk, yarın gidiyoruz, hazırlan…



O gün içi içine sığmıyordu… Dünyası ve rüyaları bambaşkaydı… Umudunu hiç yitirmemişti ki…

Arabanın camından dışarıyı izliyordu, ama gördüğü sadece yürüdüğünü görmenin hayaliydi… İçindeki sıcak hayallerine, dışarısı çok soğuk olması rağmen tesir etmiyordu…

-   Bu ameliyatı olursam yürüyebileceğim.
-   Kendi işlerimi artık kendim yapabileceğim,
-   Artık kimsenin yardımına ihtiyaç duymayacağım… diyordu içinden… Bildiği tüm dualarıda yanına ekliyor, ALLAH’ına sığınıyordu…

Kendisi kadar, yanındaki dostları da, doktorla rendevuya bir an önce varmak ve müjdeli sonucu öğrenmek için acele etmekteydiler… Tabiki, en sevdikleri dostlarının yürümesi, isteyebilecekleri en anlamlı dilek olsa gerekti…

Hayatın çetin yokuşlarından, yokuşla karşılaşan ve o yokuşu tırmananan insan hayatlarından örneklerin olduğu, tıbbın ne kadar geliştiğinden bahisle, umutları artıran sohbetler eşliğinde doktorun muayenehanesine doğru sürüyordu yolculukları…



Muayenehaneye varılmış, sekreterden bilgi alınmış ve umutla bekleyiş salona taşınmıştı…

Ve doktor odasına çağırdı…

Tekerlekli sandalyesi ile hiç bu kadar hızlı gitmemişti belki…

Doktor, bacakları, kolları, elleri derken tüm vücudunu inceledi, gerekli muayeneyi yaptı… Koltuğuna oturdu…

Doktorun vereceği cevabı merakla beklemeye başlamışlardı…

Doktorun yüz mimikleri değişmişti… Sanki cevap yüz mimiklerinden belliydi… Elleri kalemi istemsizce tutuyor, hiçbir şey yazmak istemiyor gibiydi… Birşeyler söyleyecekti, ama, sanki kelimeleri toparlamak için sessizliği maşa olarak kullanıyordu…

Doktor dört kesilmiş kulaklara ve umutla bakan gözlere dönerek;

-   Maalesef, hastalık çok ciddi,
-   Vücudun ameliyatı kaldırması çok güç, ameliyat masasında kalma riski var,
-   Hem, ameliyat olsa bile, yürüyebileceğinin garantisi de yok,
-   %1 bile garanti veremem ve bu garantiyi veren başka bir doktor olursa yalan söylemiş olur… dedi…

Tekerlekli sandalyesinde doktorun söylediklerini nefesini tutarak kıpırdamadan dinledi. Bir an süren, ama yıllar gibi geçen bir sessizliğin ardından, inancından gelen soğuk kanlılıkla ve yüzüne oturttuğu tebessümle hemen kendisini toparladı… Aklına takılan bazı soruları doktora sordu… Aldığı cevaplar olumsuz olsada, en azından “-bunuda denedim, ama olmadı” demek için elinde bir kriter vardı… “Nasip” dedi içinden, “- Yarının Sahibi!” var nede olsa dedi ve sığındı her zamanki gibi Yaradanına!



Umutlarını başka bir güne! bırakarak, doktorun muayenehanesinden Dostlarıyla ayrıldılar…

Arabanın içindeki sessizlik, dışarıdaki yoğun trafiğe, kornaların gürültüsüne rağmen bozulmuyordu… Dostlarının, yaşanılan bu olay karşısında, teselli edebilecek mecal bulamadıkları gibi, acizlik karşısında her ne kadar gizlemeye çalışsalarda, gözlerinden dökülen yaşları görünce, içinden gelen ve gücünü umuttan alan bir ses tonuyla çıkıp, “- DURUN AĞLAMAYIN” dedi ve devamla;

“BENİ BENDEN İYİ BİLEN ve BENİM DERDİME İLAÇ OLABİLECEK TEK BİR ÇARE VAR, BENİM ALLAH’IM VAR… TIP ÇARESİZ OLABİLİR, AMA O’NDA ÇARELER TÜKENMEZ… ALLAH’IN HERŞEYE GÜCÜ YETENDİR, O’NA SIĞINIYOR ve YALNIZ O’NDAN YARDIM DİLİYORUM…” diye haykırıyordu…

alıntı