*
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Gönderen Konu: Hayvanlarla Terapide Kelebek Etkisi Sonucu  (Okunma sayısı 1502 defa)

Çevrimdışı melleseferi

  • öMeR
  • Administrator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 20677
  • SiTe YöNeTiCiSi
    • MeLLeSeFeRi.com
Hayvanlarla Terapide Kelebek Etkisi Sonucu
« : Ekim 06, 2012, 05:13:39 ÖÖ »


Hayvan destekli terapiler, sadece hayvanların insanlara verdiği pozitif enerjiden, önyargısız kabullerinden kaynaklanan bir iyileşme süreci sağlıyor.
 
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Türel Özkul, hayvanlarla terapiler konusunda Amerika'da yürütülen projelerde kazandığı deneyimlerini, Bursa'da örnek ve öncü bir uygulamayla gerçekleştiriyor.
 
Yaşlılar üzerinde yürütülen projede elde edilen bilimsel sonuçlarla Türkiye'de bir ilki gerçekleştiren Doç. Dr. Türel Özkul ve ekibi, konuşma güçlüğü çeken çocuklarda da elde edecekleri pozitif sonuçlarla dünyada ilkler arasında olmayı hedefliyor.
 
Doç. Dr. Türel Özkul ile dil ve konuşma güçlüğü çeken çocuklarla terapiler yaptıkları, Yeni Gün Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezinde buluştuk. Terapi köpeklerimiz Çıtır ve Coffee de tam kadro beni bekliyorlardı. Terapide çocuklarla sıcak iletişimlerini birebir yaşadıktan sonra, her ikisinin sevgi gösterileri altında hareketli bir röportaj gerçekleştirdik.
 
Köpek korkusunu bir yıl önce atmış biri olarak, herhalde bana golden retriever ırkı bir köpeğe komutlar verecek ve onunla dolu dolu bir vakit geçireceksin deselerdi, güler geçerdim. Oysa Coffee ve Çıtır, verdikleri pozitif enerjileri ile gün içinde de beni yalnız bırakmadılar.
 
Terapinin bir parçası
 
Köpeğinin zehirlenmesi sonucu, yani psikolojik ve duygusal bir kararla veteriner olmaya karar veren Türel Özkul, öğrencilerin eğitimlerinden sorumlu olma isteğiyle sosyal branşta kariyerine devam etmiş. Altı yıldır bulunduğu Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde Veteriner Hekimi Tarihi ve Deontoloji Ana Bilun Dalı'nda alanında görev yapan Doç. Dr. Türel Özkul ile hayvanlarla terapiden, hayvan haklarına kadar çok yönlü bir sohbet yaptık.
 
Hayvanlar, terapi sürecinin bir parçası olarak ne zamandan beri yer almakta?
 
Hayvan destekli terapiler, hayvanların fiziksel veya psikolojik uygulamalarda yer alması olarak tanımlanmakta ve geçmişinin, kayıtlı tarihten çok öncesine dayandığı bilinmektedir. Mitoloji, insanların yaşamında özel güçleri ile var olan hayvanların örnekleriyle doludur. Kayıtlı ilk uygulama; 1792 yılında William Tuke tarafından çiftlik hayvanları ile akıl hastalarına yönelik olarak başlatılmıştır. Arkadaş (Pet) hayvanlar ile yapılan ilk terapi ise 1867 yılında saralı hastaların tedavisinin bir parçası olarak Batı Almanya'da uygulanmıştır.
 
Hayvan destekli terapilerle, alternatif bir tedavi yöntemi de diyebilir miyiz?
 
Destekleyici tedavi diyebiliriz. Terapi sadece hayvanların insanlara verdiği pozitif enerjiden, önyargısız kabullerinden kaynaklanan bir iyileşme sürecidir. Bütün hastalıkların altında tetikleyici olarak stres yattığı söyleniyor. Bizim amacımız çok basit; o stresi minimuma indirmek ve hastaların refahını artırmak. Yurt dışında geniş hasta gruplarında kullanımı son yıllarda artış gösterdi. Türkiye'de de bu tarz uygulamalar ilerleyen dönemlerde daha da gündem bulacak.
 
Kelebeklerle terapi
 
Terapi hayvanları olarak köpek, at ve yunuslar çok ön planda görünüyor? Etki anlamında bir sınıflandırması var mı?
 
Yunuslarla yapılan terapiler açık denizde, gerçekten doğal ortamda değilse hiç bir faydası olmayacaktır. Terapi hayvanları olarak köpekler, atların dışında, kuşlar, balıklar hatta kelebekler bile kullanılmakta.
 
Kelebeği hastanın odasının penceresinin dışına tırtıl halindeyken koyuyorlar, hasta onunla ilgileniyor ve onun kelebeğe dönüş aşaması aslında hasta için güçlü bir metafor oluyor. Bunların dışında koyunları, lamaları ve güvercinleri yani bütün çiftlik hayvanlarımızı çalışmalarda kullanıyoruz. Atların ayrıca fiziksel terapik etkileri de var. Atların kassal hareketleri insanlarınkine benzer. O yüzden bedensel engellilerin çalışmayan kas grupları, at üstündeyken çalışıyor.
 
Çıtır'ın ve Coffe'nin hikayesi nedir?
 
Çıtır, Urfa barınağından alınan ve Jale Üntürk tarafından eğitimi yapılarak bizim çalışmalarımıza dahil olan bir terapi köpeğimiz. Çıtır bizim için bir rol model.
 
Çünkü diğer barınak köpekleriyle terapi gruplarını oluşturabileceğimizi düşündürdü. Coffee'nin hikayesi de ilginç. Veteriner Fakültesinin bahçesinde sahibi Murat'la geziyordu. Coffee'yi terapi konusunda testlere tabi tuttuk ve baktık ki potansiyeli çok yüksek. Murat da her zaman "ben onu değil, o beni eğitiyor aslında" diyor.
 
Hayvan destekli aktivite ile hayvan destekli terapi arasındaki fark nedir?
 
Türkiye'de bugüne kadar hep hayvan destekli aktivite yapıldı. Terapi diyebilmek için kayıt altına alınması, bilimsel bir çalışma olması ve mutlaka ortamda bir terapist, uzman, bir de gönüllü bir tim bulunması lazım. Hayvan destekli aktivite de ise ziyaret edersiniz ve geri gelirsiniz. Kayıt ve terapist zorunluluğu yoktur. Biz de Türkiye'de bu farklılığı ortaya koymaya çalışıyoruz. Bizim yaptığımız tüm çalışmalar terapidir.
 
Hayvan Destekli Terapiler herkese uygulanabilir mi?
 
Bu terapi yalnızca hayvanları seven, hayvanlardan korkmayan bireylere uygulanabilir. Terapiyi on beş dakikalık sürelerle yapıyoruz. Çünkü biz bu çalışmayı yaparken hayvanımızdan pozitif enerji almak istiyoruz ve onun refah anını koruyacak süre on beş dakikadır.
 
Yaşlılarla ilgili projeler
 
Yalan zamanda yaşlılar üzerinde yürüttüğünüz projede elde ettiğiniz verilerle, Türkiye'de bir ilki gerçekleştirdiniz. Biraz bahsedebilir miyiz?
 
Uludağ Üniversitesi ve Bursa Büyükşehir Belediyesi İşbirliği Protokolü çerçevesinde Veteriner Fakültesi ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı tarafından yürütülen "Yaşlı Bireylerde Hayvan Destekli Terapilerin Uygulanması araştırma projesini Huzurevi Şube Müdürlüğünde yürüttük. Araştırma, Uludağ Üniversitesi Araştırma Etik Kurulu ve Hayvan Deneyleri Yerel Etik Kurulunun ve araştırmaya katılacak olan gönüllerin onaylarının alınmasının ardından gerçekleştirildi. Bizim gözetimimizde, Murat Demir ve köpeği Coffee'nin oluşturduğu timin katıldığı seanslarda, yaşlılar çeşitli oyunlar oynayarak rahatladılar ve sosyalleşme imkanı buldular. Terapi öncesi ve sonrası alınan tükrük kortizol örneklerinin Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Biyokimya Laboratuarında analizi sonucunda stresin düştüğü ortaya konuldu. Bu anlamda Türkiye'de bir ilki gerçekleştirdik.
 
Dünyada ilkler arasında
 
Çocuklar üzerinde nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?
 
Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Bursa Valiliği'nden gerekli izinlerin alınmasının ardından, Büyükşehir Belediyesi Engelli Şube Müdürlüğü işbirliğiyle, projenin ikinci kısmında Yeni Gün Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi'nde dil ve konuşma güçlüğü çeken çocuklarımızla terapiler yapıyoruz. Tek kişilik sınıflarda, dersin son on dakikasında konuşma terapisine giriyoruz. Çocuklar o gün ne öğrendiyse onu Coffee veya Çıtır’a aktarıyorlar.
 
Konsantrasyonları ciddi şekilde artıyor.
 
Ne gibi sonuçlar bekliyorsunuz?
 
Çocuk gelişim testlerini, konunun uzman Esra Emine Özkan gözetiminde, Türkçe anlatım ve ses bilgisi testlerini de çalışma öncesi uyguladık. Çalışmalarımız bittiğinde aradaki gelişmeyi ölçmek için bu testleri tekrar uygulayacağız. Ama şimdiden çocukların ailelerinden olumlu geri bildirimler aldığımızı söyleyebiliriz. Hatta konuşma güçlüğü çeken çocuklarda da pozitif sonuçlar alırsak belki dünyada ilkler arasında yer alacağız.
 
Hedeflerimiz neler?
 
Projenin üçüncü aşamasında ise gene Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde rehabilitasyon ve zihinsel engelli öğrencilerimizle atlı terapi uygulayacağız. Ceza evlerinde de hayvan destekli terapiler yaparak oradaki saldırgan davranışların çok ciddi şekilde azaltabilineceğini düşünüyorum.
 
Bu konuda çalışmalarımız sürüyor.
 
Yeni projelerle gönüllü tim sayımızı artırmak ve Bursa'da en kısa zamanda hayvan terapi merkezi açma hedefine doğru yöneldik. Aynı zamanda bunun adı İnsan Hayvan Etkileşim Merkezi olacak.
 
Sadece engelli, hasta bireylere değil, normal bireylere de biz bu iletişimin faydalarını aktarmak, Bursa içerisinde tüm aktiviteleri yaygınlaştırmak niyetindeyiz.
 
Türcülüğü yenme zamanı
 
5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkındaki kanun nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
İnsanoğlunun ırkçılığı ve cinsiyetçiliği yendiği gibi artık türcülüğü yenme zamanı gelmiştir. Birçok belediyenin asli görevi olduğu halde geçici bakım evleri oluşturulmamış durumda. Hal böyleyken, sokaktaki hayvanların olmayan bir yere kapatılması güzel bir ifadeyle "uyutmak, akla gelecek en vahşi yöntemdir. Vicdanen biz onlara karşı sorumluyuz çünkü; biz onların yaşam alanlarını ellerinden aldık. Bu kanun değişecekse şu anlamda değişmelidir; hayvanlara yönelik işlenen suçlar, kabahatler kanununda değil, suçlar kanununda yer almalıdır. Bugün seri katillerin özgeçmişlerinde hepsinin hayvanlara küçüklükten işkence ettiklerinin hikâyeleri mevcut. Biz bu çok ciddi sosyolojik olayı hafife alıyoruz.
 
Halkınızı bu konuda nasıl bilinçlendirebiliriz?
 
Yürütücüsü olduğum, Tubitak desteği ile Türkiye genelinde gerçekleştirilen "Türk Toplumunun Hayvan Hakları Kavramına Yaklaşımının Belirlenmesine Yönelik Bir Araştırma" başlıklı projenin sonuçlarına göre, eğitim düzeyi arttıkça hayvanlara yönelik gösterilen pozitif tutumun arttığı ortaya çıktı. Ayrıca ev hanımlarının ve öğretmenlerin diğer meslek gruplarına göre daha pozitif tutum sergiledikleri belirlendi.
 
Bu konuda ev hanımlarına eğitim vermeli ve öğretmenlerin okulda bu eğitimi vermelerini sağlayacak imkan yaratmalıyız. Gerekiyorsa Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da bu işlerde devreye girmesi gerekiyor.
 
Terapi hayvanlarının eğitiminde Türkiye'de belli bir standart yok
 
Hayvanların eğitimi de aslında başlı başına bir olay.
 
Terapi hayvanlarının eğitiminde belirli standartlar var mı?
 
Türkiye'de belirli bir standart yok.
 
Ben Amerika'da katıldığım projelerde hem denetçi hem gözlemci olarak katıldım. Sahibinden ve sahibinin dışındaki diğer insanlardan komut alması, diğer insanların ona dokunmasından hiçbir şekilde rahatsız olmaması gibi çok aşamalı eğitimler ve sınava tabi oluyorlar. Biz bu testi çalışmalardaki tüm ekiplerimize uyguluyoruz. Genelde yaşlılar, çocuklar gibi kendini çok savunamayacak bireyler üzerinde çalışmalar yaptığımız için bu eğitim konusunu çok ciddiye alıyoruz. / Sibel Bağcı Uzun
 
06.10.2012 - Hürriyet