Bedenleriyle Sahne Şovu Yapan Kekeça Yeni Bir Gösteriye Başlıyor

[melleseferi]

Salonda beş kişi var. Ellerini çırpıyor, ayaklarını yere vuruyor, bu arada bedenlerini dört yana hareket ettirerek bin bir türlü ses çıkartıyorlar. Onlar KekeÇa, yani “Kendin Kendini Çal” grubu. Bedenlerini çalarak müzik yapıyor ve şu aralar ekim ayında İstanbul’da yapılacak Beşinci Uluslararası Beden Müziği Festivali’ne hazırlanıyorlar.
 
Çalan ve çalınan insan bedeni
 
Grubun kurucularından Timuçin Gürer 2002 yılında Tugay Başar’la yola çıktıklarını söylüyor. Daha önce de müzikle uğraşan ikili biraraya geldikten sonra dört yıl boyunca sadece beden çalışıp, bedenden çıkan seslerle nasıl bir performans gerçekleştirilebileceği üzerine kafa yormuşlar. Eğitim için yurtdışında atölyelere de giden ikiliye daha sonra Ayşe Akarsu, Gökçe Gürçay ve Ezo Sunal katılmış. Grup 2008 yılında Anadolu Üniversitesi Engelliler Entegre Yüksekokulu’nda işitme engelli öğrencilerle de çalışıp çeşitli performanslar gerçekleştirmiş.
 
Timuçin Gürer, bedeni “Hem bir müzik aleti hem de bir hareket aleti. Onda dansçıyı da bulabilirsin, müzisyeni de. Bu yüzden sonsuz bir olanaklar alanı” diye tanımlıyor. Beden perküsyonunda ise çalan da çalınan da aynı; insan bedeni. Bu da beden perküsyonunun benzersiz bir özelliği. Beden perküsyonu temel olarak müzik, dans ve tiyatrodan besleniyor ancak grup üyeleri matematik ve geometrinin etkisinin de olduğunu söylemeden geçmiyorlar. Beden felsefesinin varlığını da...
 
Sese yol açan hareket Bir enstrüman haline getirdikten sonra bedenlerine nasıl baktıkları, insanın kimi zaman yabancılaştığı vücudunun onlara nasıl göründüğü konusunda Timuçin Gürer "Vücut farkmdalığı çok yükseliyor. Daha önce hiç fark etmediğiniz şeyleri fark edebiliyorsunuz. Vücut da bizimle hareket ediyor. Bedenin halledebileceği ancak zihnin halledemediği şeyler olabilir.
 
Beden bizden bağımsız ve mükemmel bir şekilde işliyor aslında" diyor. Şehirde "o kutu kutuların içinde" giderken gerginliklerden dolayı düzgün nefes alamamak gibi şeyler olduğunu söyleyen Gürer "Yeni bir şey karşısında hayret etmek yerine bir direnç olarak nefesi tutuyoruz.
 
O zaman direnç gelişiyor. Halbuki tam tersi olmalı. Bıraktığın zaman işleyecek mekanizma. Alıcı ve verici olabileceksin. Buraya geldiğimizde bırakmaya uğraşıyoruz biz" diye anlatıyor temel yaklaşımlarını.
 
Beden müziğinde "Sese yol açan hareketin peşinde olduklarını" söyleyen Gürer "Zihinden gelen bir komutla ses çıkarmayız, hangi hareket nasıl bir ses yaratır, ona bakarız. Bazen vücudumuzun bize hayır dediği oluyor. Süreldi bir mücadele durumu. Zihinden kurtulmak için ciddi bir mücadele aslında" diye devam ediyor.
 
İlk kez Türkiye'de KeKeÇa, şu aralar İstanbul'un Uluslararası Beden Müziği Festivali'ne evsahipliği yapacak olmasının heyecanını da yaşıyor.
 
2008'den bu yana düzenlenen festivale Türkiye'den şimdiye kadar sadece onlar katılmış. Daha önce San Francisco ve Sao Paulo'nun evsahipliği yaptığı festivalin beşincisi 9-14 ekimde İstanbul'da gerçekleşecek. Festivali "sadece dünyanın en eski enstrümanı olan bedenin ulaşabileceği kültürlerarası bir diyalog" olarak tanımlayan festivalin kurucusu ve Artistik Direktörü Keith Terry de ekimde İstanbul'da olacak. Onun yanısıra organizasyona çeşitli ülkelerden yaklaşık 50 sanatçının katılması bekleniyor. Festival süresince konserlerin yanı sıra, herkesin katılabileceği atölye çalışmaları, "Sahne Senin" etkinliği, öğretmen eğitimi, panel ve okullarda gösteriler olacak. Festival programına www.international bodymusicfestival.com adresinden ulaşmak mümkün.
 
26.08.2012 – Taraf