Hoşgeldiniz
Ziyaretçi
. Lütfen
giriş yapın
veya
kayıt olun
.
1 Saat
1 Gün
1 Hafta
1 Ay
Her zaman
Kullanıcı adınızı, şifrenizi ve aktif kalma süresini giriniz
Ana Sayfa
Forum
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Biz de Varız
»
Mozaik
»
Mozaik
»
Müzik Hem Ruhun Hem İletişimin Gıdasıdır
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88
« önceki
sonraki »
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Aşağı git
Gönderen
Konu: Müzik Hem Ruhun Hem İletişimin Gıdasıdır (Okunma sayısı 1547 defa)
melleseferi
öMeR
Administrator
Hero Member
İleti: 20677
SiTe YöNeTiCiSi
Müzik Hem Ruhun Hem İletişimin Gıdasıdır
«
:
Haziran 18, 2012, 11:59:23 ÖÖ »
Neva Çiftçioğlu Banes'in 29 Mayıs 2012 tarihli makalesinden öğreniyoruz: Bilim insanları müziğin hasta tedavisi üzerindeki etkisini incelerkcn karşılarına "müzikle tedavi tarihinde" Osmanlılar çıkıyormuş. 874-950 yıllarında yaşamış bir Türk filozof ve bilim düşünürü olan Farabi, Türk müziği makamlarının insan psikolojisi üzerine etkisinden söz ederken makamların insana verdiği duygusal hali şöyle sıralamış: Rast makamı: Huzur verirmiş; Rehavi makamı: Sonsuzluk fikri; Kuçek makamı: Hüzün; Büzürk makamı: Korku; İsfahan makamı: Güven hissi verirmiş; Neva makamı: Lezzet ve ferahlık; Uşşak makamı: Gülme hissi; Zirgüle makamı: Uyku; Saba makamı: Cesaret ve kuvvet; Buselik makamı: Dayanma gücü verirmiş; Hüseyni makamı: Sükûnet ve rahatlık verirmiş; Hicaz makam ise: Alçakgönüllük uyandırırmış.
Bu ay Güney Delhi'de psikiyatr, psikolog ve çeşitli daldan tıp uzmanları bir araya gelerek müzikle otizm, Alzheimer, Parkinson, kanser, AİDS ve davranış bozuklukları tedavisinin yollarını tartışacaklarmış. Dr. Somesh Purcy, her hastanın ihtiyaç duyduğu müziğin farklı olduğunun altını çiziyormuş.
Bu arada müziğin milli karakteri de yadsınamaz bir gerçek, her coğrafyanın her milletin tınısı farklı. Oysa müzik uzmanlarına göre son 10 yıl içerisinde tüm dünyada müziğin gittikçe milli tınılardan uzaklaştığı, neredeyse aynı tempo ve benzer melodilerle şekil almaya başladığı düşünülüyormuş.
Neva Hanım bu durumun altını çizerken Heriot-Watt Üniversitesi psikologlarının yaptıkları bir araştırmaya gönderme yapıyor ve global olarak insanların yaşam tarzlarındaki robotlaşmanın müziklere de yansımaya başladığını belirtiyor. Eskiden sadece eserlerin yüzde 40'ı tatminsizliği, yüzeysel ilişkilerdeki hayal kırıklıklarını ve isyanı dile getirirken bugün bu oran yüzde 70'lere tırmanmış. Geri kalan yüzde 30'un çoğunluğunu ise otistik bir çocuğun içine kapanıklığını yansıtan ritmik sallanmaları andıran müzikler oluşturuyormuş.
Alışveriş merkezlerinde melodisiz, anlamsız gümbür gümbür çalınan "dım tıs dım tıs"lar buna en iyi örnekmiş. Bu tür sadece ritim tutan, hiçbir kültür ve duyguyu yansıtmayan ama kişilerin birlikte hoplayıp zıplayarak deşarj oldukları "müzikler" toplumlardaki psikolojik gerginliğin göstergesiymiş.
36 bin kişi üzerinde yapılan araştırmaya göre dinlediğiniz müzik kişiliği yansıtıyor, dolayısıyla çocukluktan beri empoze edilerek dinletilen müzikler de kişiliği şekillendiriyormuş.
104 çeşit müziğe göre kişilikler incelendiğinde ortaya çıkan sonuç şöyleymiş: "Klasik Batı müziği, caz" ve diğer "çoksesli" müziklerden hoşlanan kişilerin zekâ düzeyleri diğerlerine nazaran daha yüksekmiş. özellikle klasik Batı müziği dinleyenler, sosyal oldukları halde zaman zaman yalnız kalarak huzur arayan, yaratıcı ve kendine güvenli kişiler oluyorlarmış.
"Caz" ve "Blues" dinleyen kişiler sosyal, yalnızlığı pek tercih etmeyen, kendini ön plana çıkarmaktan zevk alan kişiler; "Pop müzik" dinleyenler, sorun yaratmaktan hoşlanmayan, uyumlu, yaratıcılıkları az, sürekli bir şeyler yapmak isteyen ama ne istediğini kendisi de pek bilmeyen, konsantrasyonu zayıf kişilermiş.
"Rap" ve "hip hop" dinleyenler, sanıldığının tam tersine kendine güveni olan duygusal, saldırgan gibi görünerek kendisini incitebileceklerden uzak duran; "Counrry" müzik dinleyenler, iş hayatında çok çalışan, sosyal ve duygusal insanlarmış.
"Rock" ve "heavy metal" dinleyenler aslında hassas, içine kapanık, kendisine fazla güveni olmayan, kolayca vazgeçebilen kişiler. "İndie" yani var olan kategorilere uymayan bağımsız müzikleri dinleyenler, çalışmaktan zevk almayan ve fikirleri kabul edilmediği zaman kolayca saldırganlaşan kişiliğe sahiplermiş.
"Bu araştırmanın sonuçlarını okuduğumda düşündüm de galiba haklılar" diyor Neva Hanım ve devam ediyor "1970'li ve 80'li yıllardaki müzikleri özlüyoruz. Yaratıcılığımız bitiyor. Birilerinin emir vermesiyle elimizi kolumuzu kaldırmaya başladık. Bireysel aktivasyon yok. Konsantrasyon sıfirın altında. Müzikler anlamsız, kalitesiz.
Yenilik adına süslü püslü her gün yeni bir sanatçı peyda oluyor." Buraya kadar anlaşılmayacak bir şey yok. Problem bunda sonra başlıyor. Algılamayı yönetirken kullanılan en önemli araçlardan biri müzik değil mi? İnsanlar kararlarını duygusal vermiyorlar mı?
Duyguları da en çok etkileyen, reklam filmlerinde etkili bir şekilde kullanılan temel öğe müzik değil mi? O halde ne yapacak yaratıcılar şimdi? Görünen o ki, kullanılan müzikler, hele de etkili olanları hiç de yukarıda belirtilen türden değil. Tam tersine lokal renklerle bezenmiş, millî tınılarla süslenmiş damardan dokular...
Sonuç: Ben bu tür şeamet telalıklarına pabuç bırakmaktan yana olmadım hiç. Bu kez de ortak ruh şekillenmesinin başrolü kimselere kaptıracağına inanmıyorum. Araştırmalar mı? Hadi, klişe bir yanıt verelim: Araştırmaya saygımız sonsuz, ancak bir de sahanın gerçeği var...
18.06.2012 – Marketing Turkey
ENGELSİZ YARINLAR İÇİN HEP BİRLİKTE ELELE
www.bizdevariz.net
Kayıtlı
>>>>>>>>>>
bizdevariz.NET
<<<<<<<<<
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Yukarı git
« önceki
sonraki »
Biz de Varız
»
Mozaik
»
Mozaik
»
Müzik Hem Ruhun Hem İletişimin Gıdasıdır