Biz de Varız
Mozaik => Mozaik => Konuyu başlatan: melleseferi - Ağustos 30, 2012, 01:05:36 ÖS
-
(http://www.yasadikca.com/Client/Image/Upload/Article/untitled-7(72).gif)
İnsanların kaldırımlardaki engelli rampalarının önüne park ettikleri başka bir ülke var mıdır acaba? Bunu yapanlar, tekerlekli sandalyesiyle inecek başka bir yer olmadığı için engelli vatandaşın çaresiz gerisin geriye döneceğini, belki de bu tür duyarsızlıklar yüzünden bir daha evinden çıkamayacağını düşünemiyor herhalde.
Burada söz konusu olan, büyük ihtimalle, yaptıkları eylemin nasıl bir sonuca yol açtığını idrak edeınemek, düşünememek ile ilgili bir durum. Yoksa bunu yapanların vicdansız, ahlaksız, kötü insanlar olduklarını zannetmiyorum. Kendilerine bir mikrofon uzatsanız eminim ki engelli rampalarının yapılmasının çok doğru ve gerekli olduğunu, bunu canı gönülden desteklediklerini söyleyeceklerdir. Hatta yine bu insanlar, engellilere tekerlekli sandalye kampanyası çerçevesinde kapak topluyor bile olabilirler.
Ancak ileriyi görmek ve ona göre davranmak yerine "anlık fayda" sağlamaya yönelik çıkarcılık, bencillik ve vurdumduymazlık içeren bazı davranış kalıpları ne yazık toplumumuzun geneline yayılan önemli bir özellik haline gelmiş durumda.
Buna benzer başka özelliklerimiz de var sıkça karşılaştığımız. Örneğin bir markette, pazarda ya da dar bir kaldırımda yolu tıkadığını ve başkalarının geçişini engellediğini düşünmeden muhabbete girişen insanlar gibi. Böyle geçişi engelleyen kişilerden kibarca geçmek için izin istediğinizde ne yaparlar tahmin ediniz; dönüp kötü kötü suratınıza bakarlar; sanki oradan geçmek istediğiniz için düşüncesizlik eden sizmişsiniz gibi. Gelişmiş ülkede mesela böyle bir durumda insanlar özür dileyerek yol verirler ama bizim ülkemizde nedense hiç sektirmeden aynı kötü bakışı görmek kaçınılmazdır.
Başka bir özelliğimiz de arabamızı, işimizin olduğu yerin tam yanına park etmek konusundaki takıntımızdır; ne bir metre geriye ne de bir metre ileriye olmaz. Hatta birkaç metre ileride boş park yeri olsa dahi tam önünde olma takıntısı nedeniyle ikinci park sırası yapmayı göze alırız; o sırada yol tıkanırmış, trafik aksarmış kimin umurunda.
Birkaç metre yürüyemeyiz, ayaklarımız yorulur.
Kaldırımlara park etmek de bizim topluma özgü bir özelliktir. Daha da ileri giderek şunu söyleyebilirim ki, kaldırımların yayalar dışında başka her türlü amaç için kullanılması da bize özgüdür. Kaldırımların bu kadar yüksek yapılması da başka hiçbir yerde görmediğim başka bir özelliktir.
Kaldırımlar, mağazaların ürünlerini sergiledikleri tezgahlarla, lokantaların masa ve saldalyeleriyle, reklam ve tanıtım levhalarıyla, elektrik-telefon direkleriyle, o kadar işgal altındadır ki, bırakın yaşlıları, engellileri, çocuk arabalarını, neredeyse arabası olmayanların asla dışarıya çıkıp dolaşmaması gerektiğini telkin eden zorlayıcı bir uygulamaya dönüşmüştür.
Bence yerel yönetimlere aday olan siyasetçilerin uçuk projeler yerine "kaldırımları yürünebilir hale getireceğim" demesi bile epeyce oy kazandırabilecek bir tanıtım stratejisi olabilir.
Yine trafikte yavaş giderken başka bir aracın kendisini geçmeye çalıştığını görünce hızı artırmak, o aracın içindekilerin can güvenliğini tehlikeye attığını bile bile bunda ısrarcı olmak, aracın geçişini engelledikten sonra yine eski yavaş hızına geri dönmek de bizim topluma özgüdür. Araç sollamak yüzünden sürücülerin kavgaya tutuştuğu ve hatta birbirlerini öldürdüğü de başka yerde görülmez.
Giden arabaların pencerelerinden dışarıya pet şişe, naylon torbalarda biriktirdiğimiz çöp ve sigara izmaritlerini atmak da mesela oldukça toplumumuza özgü yaygın bir davranıştır. Yere çöp atanları uyaranları dövmek de yine bize özgüdür. Her mutlu ve coşkulu etkinlikte havaya ateş açmak ve çoluk çocuk bir sürü insanı telef etmek de bize özgüdür.
Bu tür özelliklerimiz saymakla bitmez.
Bunlar sayesindedir ki, gelişmişlik düzeyimiz "magandalık"tan öteye bir türlü yükselmez. / Asuman Abacıoğlu
30.08.2012 – 9 Eylül Gazetesi