Biz de Varız
HIKAYELER => HIKAYELER => Konuyu başlatan: melleseferi - Mart 22, 2012, 01:16:36 ÖÖ
-
Nasıl mutlu olabiliriz?
Hayata hep karamsar bakan kimseyi hiçbir şey memnun edemez.
Hayata hep karamsar bakan kimseyi hiçbir şey memnun edemez.
Böylesi bir insan, saraylarda da olsa mutsuzdur. Hayata karşı iyimser olan, olumlu bakan kimse ise zindanlarda da olsa mutludur.
Çoğumuz için mutluluk büyük hayalleri gerçekleştirmek ve büyük hazlar almak şeklinde algılanır. Yani kendisine güzel bir ev almakla, büyük bir villa yaptırmakla, en lüks arabayı almış olmakla, ya da devletin en yüksek makamlarına gelmiş olmakla...
Bunları yapmak da çoğu zaman bir kuruntudan ibarettir. Bunları gerçekleştirmek için hedefli bir çalışma da yoktur, ama yine de içten içe "ah bu hayal ettiğim olsa mutlu olurdum şimdi!" denilir...
Ya da bu hayaller için çabalansa da bu gayeye gidilen yollarda hep gergin ve mutsuz olunur. Amaçlanılan gayeye ulaşıldığında ise o hedef olmaktan çıkar ve büyüsünü kaybeder. Hani hayatımızı ona ulaşmak üzerine programlamıştık, hani mutluluğumuzun anahtarı o hayalimizdi?
GÜZEL GÖREN, GÜZEL DÜŞÜNÜR!
"Aslında elem ve kederlerin bitmesi dahi bir lezzettir, mutluluktur. Zira Yaradan da bazen kulunu sevindirmek için "devesini kaybettir, sonra buldurtur." Kaybedilen bir sağlığın, malın.. bulunması dahi başlı başına bir mutluluktur. Haddizatında, mutlulukların o kadar büyük sebeplere dayanması gerekmiyor; bazen bir güneşin doğuşu, bir bebeğin gülüşü, bir bülbülün ötüşü...
Mutluluk hangi pencereden baktığımıza bağlıdır. "Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen de hayattan lezzet alır." Güzeli herkes güzel görür, iş, kötü gibi görünen şeylerdeki güzel noktaları yakalayabilmektir. Hayata hep karamsar bakan kimseyi hiçbir şey memnun edemez, saraylarda da olsa mutsuzdur. Hayata karşı iyimser olan, olumlu bakan kimse ise zindanlarda da olsa mutludur. Kederli olmanın sırrı da budur, arayana; "kederli olup olmadığımızı düşünecek kadar boş vakte sahip olmamızdır." (Bernard Show)
MUTLUYSAN, MUTLUYUM!
Hayatı yaşanılır kılan ve insanı mutlu eden belki de yaşatma duygusudur, yaşantımızda bazı yüce maksatların olmasıdır. Bir Batılı mütefekkirin bu hususta çok anlamlı bir tespiti vardır:
"Sadece elli-altmış yıl yaşamak için bu dünyaya geliyor ve yeri doldurulmaz saatleri, bir yıl içinde kendimizin ve herkesin unutacağı şeyleri kara kara düşünerek geçiriyoruz.
Hayır! Yaşamımızı dişe dokunur işlere ve duygulara, büyük düşüncelere, gerçek aşklara ve kalıcı şeylere adayalım. Çünkü hayat küçük olmayacak kadar kısa."
Bu da kendimizi tanımakla, yeryüzüne İlahi bir Güç tarafından yüce maksatlarla gönderilmiş olduğunu bilmekle...
Ve unutmayalım ki, bütün kainatla birlikte, kalplerimizi de var eden "Kalpler ancak Allah'ı anmakla tatmin olur" diye reçeteyi sunuyor nazarlarımıza... Kendini, mayasını tanıyan Yaratıcını da tanır, O'nu bulur, "O'nu bulan ne kaybetmiştir ki, O'nu kaybeden ne bulmuştur ki!"
alıntı