Biz de Varız
HIKAYELER => HIKAYELER => Konuyu başlatan: melleseferi - Mart 22, 2012, 01:15:02 ÖÖ
-
Sen de Yalnızım mı Diyorsun....
Doğumdan sonra hayata gözlerini açan ve ağlayarak kendini haberdar eden çocuklar vardır ya...Ağlamak bir manada kendini var etmektir. Ana sütü susturur onu. Ana sıcaklığı ve ana sesi getirir kendine. Yabancı el ve yabancı ses buruşturur ince kabuk gibi dudakları. Üzer can parçasını. Kısaca bir bebeğin gözleriyle arayışlarında tanıdık bir yüz ve kulağında anacan bir ses olsun ister. Bulamazsa ...İşte ozaman kıyamet kopmaya devam eder.
Galiba büyüdüğümüzde de etrafımızda olanlardan beklediklerimiz aynı olmasını isteriz. Tatlı bir dil ve güler bir yüz...Balta gibi dili olanlar çıkar da vurdukça yarı yerimizden keser atarsa, yakınlığını beklediklerimiz uzakta durursa, bir yerlerimizden sancımız artar. Gönlümüz daralır. Buzdolabı gibi olanların da yanımızda, yöremizde olmasına tahammül edemeyiz. Kısacası bizi sıcak nefesli insanlar sarsın isteriz. Hayatımız bu açıdan beklenti içersinde olduğu unutulmamalıdır. Bu tek taraflı bir yürüyüş olur. İşte tek taraflı olan ve hep karşıdan bekleyen birisi olmanın da kendimize zarar getireceğini bilmemiz yerinde olmaz mı? Konunun içersinde yönümüzü biraz daha belirginleştirelim. Biz doğum sonrasında bebek gibi beklenti içersinde iken, daha sonraki yıllardaki aynı beklentiye cevap bulamayışımızı alışkanlığımızın bozulması olarak görmemiz de mümkün. Artık, kaderimiz olarak, yakın çevremizden uzak, tanımadıklarımızın arasındaki yeni çehrelere bakarak, önceki en çok sevenleri karşılaştırırız, ama eski samimi olanların fazla olmadıklarını farkederiz.
Bir de iki ve çok farlı kültürlerdeki anlayışın birbirlerine benzemediğini burada söylemeliyiz. İnsan merkezli kültürle insanı merkezde görmek istemeyen kültürlerin arasındaki tezatı görmeliyiz.
İnsanı merkeze koyan kültürlerin ana kaynağı sevgidir, sevilen insandır, anlayıştır, dostluktur, beraberliktir ve sonunda insanlıktır. Dokunmak ve sıcak nefesle yaklaşmak vardır. İşte böle bir ortamda tek taraflılıktan bahsetmek de söz konusu değildir. İnsanı saran çevrenin amacında tek taraflılığın yerine karşı taraflılık yaşama şansı bulmaktadır. İnsan kendisi için değil, aynı zamanda başka insanlar için de vardır.
Yakın anlayış, uzak bakışa dönüştüğünde anlaşılır ki, merkezdeki insanın yerine başka şey gelip oturmuştur. Para, şöhret, menfaat, kösnül duygular ve kendini üstün görmeler...İşte orada insanın gönül alanları iflas etmiştir. İnsanı bulamazsın. Orada ne kadar varsan, paraca, menfaatçe, kösnül duyguları gıdıklayıcı tarafınla o kadar yerin vardır. O var olanların azaldıkça, yok olmaya yüz tuttukça, sana yönelişler biter. Madde sendeki tatmin edici taraflarını törpüler, sıkılmış limona benzetir. Sonra kendinin bile beğenmediği bir acaip varlık olur çıkarsın.
alıntı