Biz de Varız

HIKAYELER => HIKAYELER => Konuyu başlatan: melleseferi - Haziran 21, 2011, 06:59:54 ÖS

Başlık: BIRAKIP DA GİTMEYENİN KAPISINDA
Gönderen: melleseferi - Haziran 21, 2011, 06:59:54 ÖS
BIRAKIP DA GİTMEYENİN KAPISINDA

 Arayış dolu gözlerimi dünyaya ilk açtığımda yanı başımda annem vardı. Bana gülümseyerek bakan gözlerini gördüm ilkin. Beni kucağında tutarken uykulara daldım sımsıcak. Hiç onsuz kalmayacağımdan emindim ya o zamanlar. Sonsuza kadar benim bir parçam olacağını, yanımdayken korkunun yaklaşamayacağını bilirdim. Yanılmışım. Gün oldu onu yanımda bulamaz oldum.
Sonra babamın güven dolu kocaman ellerini bilirim. Terleyen, iş gören, ekmek getiren kocaman elli babam. Biraz saygı, biraz korkuyla da karışık olsa güvenirdim. Sırtımızı dayadığımız koca bir dağ gibi gelirdi. Masallardaki devler bir bir karşımıza çıksa da babam hepsiyle kavga eder, hepsini yener, bizi korurdu. O kadar güçlüydü çünkü. Yine yanılmışım. Nice zayıflıklarına şahit oldum sonraları.
Hatırlıyorum da hayatımda iz bırakan önemli olayları. Bir keresinde ameliyat olmuştum. Tehlikeli bir ameliyattı. O ilk kez girdiğim odada etrafı tüplerle çevrili masada yatıyordum. Narkoz verilmiş, birkaç saniye sonra bayılmayı bekliyor ve çok korkuyordum. Tepemde parlayan kocaman ışıkların kamaştırdığı gözlerimle baktım etrafıma. Kimse yoktu. İlâç kokulu odada neşterlerin ve cihazların soğukluğu dışında bir sıcaklık aradım. Arkadaşlarım, akrabalarım, tanıdık bir yüz görebilmek için çırpındı ruhum, giderek ağırlaşıp kapanan göz kapaklarımın ardında. Belki de bir daha kalkamayacağım o masaya yattığımdan çoğunun haberi bile olamamıştı. Ya haberli olanlar? Geçmiş olsun ziyaretleri oldu elbette. Ama daha önce. Ya o an? Bıçağın ucundaki ölümü az ötemde hissettiğim o an? Hayır. Kesinlikle yanımda kimse yoktu. "Olamazdılar ya" diyeceksiniz; iyi ya işte.
Yıllar öncesine, okul yıllarıma dönüyorum. İlkokuldan itibaren hergün yanyana nice saatler geçirdiğimiz; birlikte gülüp ağladığımız arkadaşlarım vardı. Yıllar yılı kendi ailelerimizden bile çok şeyler paylaşmıştık gün içlerinde. Öylesine alışmıştık ki birbirimize, okulun son günü anlayabilirdik ancak ayrılığın da hep bizimle dolaşan bir arkadaşımız olduğunu. Son zilin çalışını beklerken tatil sevinciyle karışık bir boşluk sarardı içimizi. Birden yabancılaşırdık çocuk yüzlerimizin yanaklarından öperken. Giderek silinirdi hayalleri son kez havada sallanan küçük ellerimizin. Geriye "kalbin kadar temiz bu sayfayı bana ayırdığın için teşekkürler" ile başlayıp "sepet sepet yumurta, sakın beni unutma" ile biten hatıra defterleri kalırdı elimizde. Sonra başka dünyalara açılırdı yelkenlerimiz, başka sahiller beklerken bizi. Yeni başlangıçlar tesellisi oluyor sona erişlerin. Yoksa çocuk ruhlarımızla nasıl alışırdık derin ayrılık hüznüne?
Sonra verdiğim karar anlarını hatırlıyorum. Sonra imtihanlarımı, sonra uykuya daldığım her geceyi... Hayatı tek başına mı yaşıyoruz ne?
Hep birlikte olduğunu sanırsın insanlarla. Hep beraber soluklarsın bu havayı. Yemeğini bölüp de yersin cananlarınla. Birlikte doğduğunu, hayatın her adımında birlikte olacağını sanırsın. Sonra bir de bakarsın ki belki bir dargınlık, belki uzak bir yere taşınma ya da bir ölüm araya girmiş. Tam bir şok yaşarsın ilkin. Vücudunun hep de kullandığın bir parçası eksilmiştir sanki. Düşünemez, anlam veremezsin bir zaman. Sonra alışırsın yeni durumuna. Tuhaf bir şekilde, unutmaya ayarlanmış beyninle anılara karışır yaşadıkların. Başka insanlar girer hayatına. Yine hiç ayrılmayacağını sanır, kollarının tüm gücüyle sarılırsın boyunlarına. Artık berabersindir, ruhlarınız birbirine karışmıştır artık. Kimbilir kaçıncı aldanışın başlangıcındasındır oysa.
Beyhude çabalar, boşa çırpınışlar. Ayrılacaksın bir bir. Karamsarlık mı sözlerim dersin? Hiç de bile. Bir düşün, hak vereceksin. Kalbin bağlandığı, hiç ayrılamayacağı sanıldığı oranda acı da artacak. Yolunu şaşırmışsa duygular, aslı kaybedip kırılmaya mahkûm aynalara bağlanmışsa ruhlar; ya bir de birgün bir yerlerde buluşulacağı tesellisi de duyulmuyorsa... Yazık ki ne yazık!.
Alıştıramadım ya kendimi yüzlerine bakarken sevdiklerimin. Birgün bırakıp gideceklerini, yanımda olmayacaklarını anlamak ne de zor hep birlikte yaşarken. Hâlâ inanamıyor, hâlâ umuyor içimde birşeyler. Biliyorum oysa, hem de adım gibi biliyorum, bir bir kopacağım hepsinden. Yüreğimdeki geçmişin mezarlığındaki ölüler binbir dilleriyle haykırırken nasıl bilmem ayrılığı. Güvenmek, sığınmak, sonsuza kadar bir yerlere, bir şeylere en büyük ihtiyacıyken ruhumun ve her elimi uzattığım seraplaşırken gözlerimin önünde, bırakıp da gitmeyeni, nefesi ölüm kokmayanı, sonu gelmeyeni özlüyorum.
Hiç bırakmayanı düşlüyorum binbir ayrılığın verdiği acıyla. Yüreğimde parça parça sevdalarım, ellerimde solmuş çiçeklerim. Üzüntümde, sevincimde bana benden yakın olanı arıyorum. Bana hep bakanı, benimle olanı. Arıyorum meyve yüklü ağaçlarda, damla damla düşen yağmurlarda, pırıl pırıl parlayan güneşin ışıklarında. Arıyorum secdelerde, rükûlarda, duâlarda. Arıyorum yer yüzünün göklere yükselerek şehadetleşen parmağından okunan ezanlarda. Arıyorum yakınımda, şah damarımdan daha yakınımda. Arıyorum dilimde sevdanın çağrısıyla yüreğimdeki ovalarda, dağlarda, ufuklarda.
Arıyorum mekândan ve zamandan ötede. Her elimi uzattığım hayal parçalanırken daha bir şevkle coşan ruhumla arıyorum. Aradıkça gülümsüyor aradığım, biliyorum. Biliyorum ben görmesem de O beni görüyor. Ben arasam da O beni buluyor. Ben sorsam da O cevaplıyor. Ben unutsam da O hatırlatıyor. Ben şaşırsam da O doğrultuyor. Bırakıp da gidenler denizinde boğulurken, güvendiğim eller bir bir kururken, sığındığım limanlar poyrazlarla yerle bir olurken O yüreğime bakıyor. Meçhullerde kaybolsam da O beni bırakmıyor. Hiç ama hiç bırakmıyor.
Bir yanımda sonsuz zayıflıklarım, fakirliklerim, kuvvetsizliklerim; bir yanımda sonsuz emellerim, isteklerim, hedeflerim. Ağlamaklı bakışlarım çevrili O'na, hiç bırakmayana. Her yanım kanarken binbir savaştan sonra; gönül toprağında, düşüyorum kapısına.o  

Ayşegül AYGÜN