Biz de Varız
HIKAYELER => HIKAYELER => Konuyu başlatan: sema - Ekim 22, 2008, 05:15:07 ÖÖ
-
serserinin yüreği...!!!!
Bir eylül akşamıydı,güneş ufuktan kaybolurken gece karanlık yüzünü göstermeye başlamıştı.Yağmur da geceyle birlikte aptal ıslatan dedikleri türde yağmaya başlamıştı.İnsanlar sokakları boşaltmış evlerine çekilmişti,biri hariç on sekiz on dokuz yaşlarında bir evsizden
başka kimsecikler kalmamıştı.Saatlerdir sokaklarda aç dolaşmaktan,insanlar tarafından itilip kakılmaktan yorgun düşmüş ve yağmurda bütün bunların üstüne tuz biber olmuştu.Sonunda lüks çok katlı binaların arasına sıkışmış devletin koruma altına aldığı üstünde neredeyse çatısı dahi kalmamış harabe bir binaya gelmişti.
Evin içersin de kendisi gibi sefaletin ve kaderden yedikleri sillenin acısı yüzlerinden okunan çocuk denecek yaştaki evsizler bir köşeye çekilmiş yaktıkları cılız ateşin başında birbirlerine sokulup ısınmaya çalışıyorlardı.Delikanlının içeri girmesiyle çocukların yüzünde sevinç tebessümleri belirdi,gençte gülümseyerek karşılık verdi.Gülümsemesi çocukların bir anda yüreğini ısıtmıştı sanki çocuklar gencin etrafını sardı bir anda.Delikanlı sessizce ateşin başına oturdu,koltuğunun altındaki gazete kağıdına sarılı paketi açtı,içinden çıkanlar birkaç zeytin çürümeye yüz tutmuş domatesler bir avuç peynir kırıntısından ibaretti.Çocuklar hemen paketin içinden çıkanları büyük bir iştahla yemeye başladılar,delikanlı dudaklarında beliren acı bir tebessümle çocukları seyretti bir süre,getirdiklerinden geriye hiçbir şeyin kalmadığını görünce kurumuş otlardan yaptığı yatağının kenarına oturdu.Gözü yerdeki gazete sayfasına ilişti,gazeteyi eline aldı gazetenin tarihi onun için yeni bir tarih sayılırdı,ateşin ışığında okumaya çalışırken gözü bir resme takıldı,küçük bir kız çocuğunun resmi vardı,o kadar sevimliydi o kadar tatlı bir gülümsemesi vardı ki insanların ''serseri,,diye hitap ettiği gencin yüreğini ısıttı.Resmin altında bir haber vardı onu okumaya çalıştı,haberde sekiz yaşındaki küçük kızın böbrek yetmezliğinden yıllardır diyaliz makinasına bağlı yaşadığını kısa sürede uygun böbrek bulunmazsa öleceğini yazıyordu,serserinin yüreği küçük kıza o kadar ısınmıştı ki gözleri yaşla doldu ağlamaya başladı.Aniden yerinden kalktı ve koşarcasına sokağa fırladı.
Yağmur dinmiş sokaklar da yine insan seli oluşmuştu,uzun süre arada bir elindeki gazete parçasına bakarak uzun süre sokaklarda koşarcasına yürüdü,büyük bir caddeye gelince adımlarını yavaşlattı,önün de anneyle genç kız yürüyordu,adımlarını sıklaştırdı anneyle kıza yaklaşınca kadının omuzuna dokundu, dokunmasıyla birlikte kadın avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı;''imdat!,imdat!,imdat! Hırsız var!,,diye serseri neye uğradığını şaşırmıştı.Keşke sadece şaşırmakla kalmış olsaydı insanlar tepesine üşüşmüş acımasızca vuruyorlardı,üstündeki bez parçaları yırtılmış ağzı burnu kan içinde kalmıştı,elindeki gazete parçasını avucunda sımsıkı tutuyor bir taraftan da ''ben hırsız değilim,,diye sesini duyurmaya çalışıyordu ama onu duyan yoktu ki bütün öfkelerini sanki serserinin üzerine boşaltırcasına vuruyorlardı.Allah'tan serserinin imdadına polis yetişti son anda, polisin gelmesiyle insanlar bir anda dağıldı.Polisler yerdeki yatan genci kaldırıp polis otosuna bindirdiler,alıp götürdüler karakola,bir sürede pis serseri diye itilip kakıldıktan sonra karakolun nezarethanesine atıldı,hala yumruk yaptığı elini açmamıştı,sessizce bir köşeye büzülüp ağlamaya başladı bir taraftan da düşünüyordu insanlar neden bu kadar kötüydüler kader neden bu kadar acımasızdı suçu ne idi de bu kadar acıyı hak ediyordu.
İkinci günün sonunda polisler serseriyi mahkemeye çıkarmak için karakoldan alıp yola çıktılar,mahkeme salonunda duruşma saatini beklerken insanların aşağılayıcı bakışları altında iyice ezilen serseri kaderine bir kez daha isyan etti,bir ömür gibi geçen yarım saatin ardından serseri hakim karşısına çıktı.Hakim serseriyi bir süre süzdükten sonra ''neden çantayı çalmak istedin,,diye sordu.Serseri;''ben hırsız değilim,elindeki gazete parçasını uzatarak sadece şu gazetedeki hastahanenin nerede olduğunu soracaktım,,dedi
mahkemenin başladığı saatlerde ise iki sokak ilerideki camide böbrek yetmezliğinden ölen küçük bir kızın cenaze namazı kılınıyordu.Yıllarca makinalarda hayata tutunmaya çalışan minik beden daha fazla dayanamamış ölüme yenik düşmüştü... alıntı