*
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Gönderen Konu: Hayata Tutunmasını Bilen Engelli Ozan Şahin  (Okunma sayısı 641 defa)

Çevrimdışı bizdevariz.net

  • Administrator
  • Sr. Member
  • *****
  • İleti: 418
Hayata Tutunmasını Bilen Engelli Ozan Şahin
« : Mayıs 22, 2015, 01:11:39 ÖS »
Hayata Tutunmasını Bilen Engelli Ozan Şahin



Hastalığı nedeniyle hiç yürüyemedi. 16 yaşında babası şehit düştü. Ankara Hukuk’u kazandı ancak gidemedi. Düzenleme olmadığı için SGK ona bir araba bile vermedi. Müzikle hayata tutundu.

Ozan Şahin, 37 yaşında bir şehit çocuğu. “Spinal Muskuler Atrofi” (omurilik hastalığı) hastası. Ozan, hastalığı nedeniyle yüzde 92 engelli. Engelli olarak doğmamış. Onun hikâyesi doğuştan engellilerden biraz farklı. Hastalık zaman içinde yayılarak vücudunu sarmış ve hareketlerini kısıtlamış. Ancak Ozan, hastalığına ve babasını kaybetmesiyle birlikte yaşadığı trajediye rağmen hayata tutunmasını bilmiş, sevgi ve yaşam dolu bir insan.

BABAM BANA HER ŞEYİ ÖĞRETTİ

- Engelin yüzünden okul hayatında zorluk çektin mi?

Babam 1974 Harp Okulu mezunu Jandarma Subay, annem öğretmendi. Babam bana hayatta tek başıma olacağımı o yüzden işlerimi tek başıma yapmam gerektiğini öğretti. Çocukluğum güzel geçti. Babam beni hiçbir şeyden mahrum bırakmadı. Hastalığım nedeniyle hiç yürüyemedim. Yedi yaşıma kadar sağa sola dönme hareketim de yavaşladı. 9 yaşımda dönemez hale geldim. 14 yaşında kafa hareketlerim tamamen durdu.  Lise 2’ye kadar kafamı dengede tutabiliyordum, daha sonra onu da yapamaz hale geldim. Düştüğüm zaman yardım almadan kalkamıyordum.

Okula başladığımda ellerim çalışıyordu. Yani yazı yazabiliyordum. Lise 2’ye kadar sağ elimle yazı yazdım. Lise 2’den sonra sol elimi kullanmaya başladım, solak oldum. Bu şekilde 23 yaşıma kadar sol elimi kullandım. Daha sonra sol elimi kullanma kabiliyetimi de kaybedince sağ elimin baş ve işaret parmaklarını kullanarak bilgisayar kullanmaya başladım. O parmakları da kaybettikten sonra mouse kullanmaya başladım.

- Babanla ilişkileriniz nasıldı?

Babam beni hiçbir şeyden mahrum etmedi. Sık sık dışarı götürürdü. Birlikte keklik, çulluk, balık avına giderdik. Altıma bir minder koyar, sırtımı da bir ağaca ya da taşa yaslar, ava katılmayacak birini de yanıma bırakırdı. Onlar ava giderdi ben de ateşin başında otururdum. Ateşin başında çok oturmuşluğum, çay içmişliğim ve muhabbet etmişliğim olmuştur.

1993’te Elazığ’a tayin olduk. Lise 2’ye orada gittim. Orada farklı bir ortam vardı. Babam haftada 4-5 gün eve gelmez, operasyonda olurdu. O dönem 6 şehit gördüm. Babam çok değişmişti. Bizimle oynayan, gülen adam sus pus olmuş, saçlarına aklar düşmüştü.

 ‘ANNEM GÜÇLÜ BİR KADIN’

-Annenle, kardeşlerinle ilişkilerin nasıldı?

Kardeşlerimle ilişkilerim çok iyi. Annem benim arkadaşımdır. Annem öyle bir kadın ki her kadının sahip olamayacağı güce, kuvvete sahip...

Engelli bir çocuk kolay değil. Çalışan bir anne... Fakat bana hiçbir şey hissettirmedi. Eşi mesleğine önem veren bir subay... Yeri geldiğinde kendini ikinci plana attı. İkide bir tayinlerden dolayı kırılan, kaybolan eşyalar, iki yılda bir yer değiştirme, yeni bir kültür, yeni ortam, yeni insanlar. 34 yıl ilkokul öğretmenliği yaptı. Öğretmen okulu mezunu. O dönem öğretmen okulu mezunu olmak çok önemli bir şey. Şu an öyle bir şey yok.

- Zor bir konu biliyorum ama baban nasıl şehit oldu?

Babam 11 Ocak 1994’te Bingöl’de bir operasyonda şehit oldu. Operasyona gitmeden önceki gece uyurken benim başımı okşamıştı. Gözümü açtım, babam operasyon elbiselerini giymiş. Ne oluyor dedim, “Yok bir şey oğlum, hadi yat yat” dedi. Eğildi öptü. Kardeşimi de öptü. Onun da başını okşadı gitti.

Ertesi gün içimde çok kötü bir his vardı. Hava gri. Karanlık... İçimde sanki bir karabasan vardı. Ne yaparsam yapayım keyfim yerine gelmiyordu. O gün babam pusuya düşen askerini kurtarmaya giderken şehit olmuştu.

- Hayatında neler değişti?

Liseyi Ankara Eryaman’da bitirdim. Sonra üniversite sınavına girdim Ankara Hukuk’u kazandım. Ev çok uzak diye gidemedim. Hâlâ toparlanma dönemindeydim. Uzun süre eve kapandım.

- Peki evden çıkışın nasıl oldu?

Bayramlarda ziyarete gelen askeri personel, durumumu Genelkurmay Başkanlığı’na aksettirince 2002’de onların emriyle TSK Rehabilitasyon Merkezi’ne geldim. Rehabilitasyon merkezinde tekrar yaşadığımı hissetmeye başladım. Dışarı çıktım, hava aldım, nefes aldım. Burada hayat buldum. Ve burada müziğe başladım.

- Bunun dışında sağlığınla ilgili bir sıkıntın var mı?

Sağlık ödemeleriyle ilgili çok sıkıntım var. Yıllardır bununla ilgili çalışmalar yapıldığını söylüyorlar. Bana normal engelli gibi bakıyorlar. İhtiyacım olan bir akülü arabayı, havalı minderi bile vermiyorlar. Bakıma muhtaçlık maaşı verilmesi konusunda teklif verdik diyorlar ama o da yalan çıktı. Kanunlarda şehidin engelli çocuğuyla ilgili hiçbir ibare yok. Sanki bir şehidin çocuğu asla engelli olamazmış mantığı var ama benim gibi çok var.

Erkek kardeşim de aynı hastalıktan dolayı engelli. O da akülü araba kullanıyor. O da SGK’yla mahkemelik oldu. Ona da ödeme yapılmadı. Kendi paramızla aldık. Benim şu an kullandığım da bağış. Bu ülkede şehit çocuğu olmak zor, engelli şehit çocuğu olmak çok daha zor.

BESTELERİNİ ALBÜMDE TOPLADI

Babam bana yedi yaşındayken tedavi amaçlı klavye almıştı. Sonra klavye çalmak hoşuma gitti, ilerlettim. 12 yaşımda müzik kulağım açıldı. Duyabildiğim her şarkıyı rahat çalıyordum. Hep amatördü ama. Eğitim, okul derken aksattım.

Rehabilitasyon Merkezi’nde koro çalışmalarına katıldım. Burada ufak tefek programlar yapmaya başladım. Türkiye’nin diğer illerinde programlar yaptık. Ben iyice yaşadığımı bilip yazı yazmaya, şiir yazmaya başladım. Besteler yaptım. Profesyonel olmaya karar verdim. 2010 yılında albüm çıkarttım. MESAM sanatçısı oldum. Bütün şarkıların sözü, müziği bana ait. Yedi parça var. Müziği seviyorum ve devam ediyorum.

05.05.2015 - Aydınlık


Etiketler: ÇATISI ALTINDA TOPLANACAK DEVLETİMİZİN SELAMETİ İÇİN TEK ÇIKAR YOL DA BU ZATEN